8 Mart 2008 Cumartesi

Yazı Yazabilmek

Edebiyatta “sehl-i mümteni” diye bir kavram vardır. Daha çok şiirde söz konusu olan bu olgu ile, kolay ve ilk bakışta herkesçe başarılabilecek bir şeyin, aslında o kadar da kolay olmadığı, hatta o şeyi gerçekleştirmeye kalktığımızda olayın sandığımızdan çok daha zor ve belki de altından kalkılamaz bir nitelikte olduğu gerçeğini anlatmak için kullanılır.

“Ne var ki bunda canım..ben de aynısını, hatta daha iyisini yazarım” dediğimiz bir şiirin benzerini yazmaya kalkıştığımızda, çoğu zaman daha yolun başında pes etmek durumunda kalabiliriz. Çünkü, kolay ve kendimizin de aynısını ( yada benzerini) ortaya koyabileceğimizi düşündüğümüz bir eserin, bir mısraının bile ne derece zor olduğunu ve bunun için başta Allah vergisi olan yetenek olmak üzere, bu konuda geniş bir bilgi birikimi ve alt yapıya sahip olmak gerektiğini hemen anlarız. Bunun için örneğin, ilk bakışta çok basit sözlermiş gibi görünen Yunus’ a ait bir dörtlüğün benzerini yada onunla aynı kalitede bir şiiri kaleme almak neredeyse imkansızdır.

Yazarlık ve özellikle de köşe yazarlığı da işte böyle bir şeydir. Köşe yazarı, belli periyotlarla yada her gün, günlük sosyal, siyasal, ekonomik yada sportif olaylarla ilgili görüş ve kanaatlerini, sahip olduğu bilgi birikimi ile yoğurarak gazeteyi her seviyeden insanın okuduğu gerçeğini de göz önünde bulundurmak suretiyle, her kesin belli ölçüde anlayabileceği bir dille sade ve özlü bir tarzda dile getirmeye çalışır. Yazar, fıkrasında yada makalesinde görüş belirtirken, hiç şüphesiz, bir kanaat ortaya koyar. Okuyan kişilerin bu düşünceye ne ölçüde katılıp katılmayacakları tamamen kendilerine kalmış bir şeydir. Ama bir gerçek varsa, o da, okuyucunun yazarın düşüncesini açıkça kavrayabildiği hususudur. Yani yazar, çoğu zaman, beğenilsin yada beğenilmesin, kendi görüşünü kaleminin gücü ve yazı sanatı sayesinde apaçık bir şekilde gözler önüne serebilmektedir. Haddizatında, bu beceriyi gösterebilen ve aklına gelen ve sözlü olarak dile getirebildiği her şeyi sarih bir biçimde yazıya dökebilen kişidir yazar. Hatta diyebiliriz ki çoğu “usta” yazar için yazmak konuşmaktan çok daha kolay bir iştir. Bir de, yazarın kaleminden çıkan eser, özü itibariyle gramer kurallarına da uygundur. Ne var ki pek çok okur, yazının başında sözünü ettiğimiz “sehl-i mümteni” mantığıyla hareket ederek, yazarlara, tabir caizse, eş koşmaya ve yaptıkları işi küçümsemeye kalkışma eğilimindedir. Her sabah bayiden aldığımız gazetedeki, her biri yılların birikiminin eseri olan ve üzerinde kafa zonklatılarak, emek sarf edilerek basit ve anlaşılır günlük bir dille yazılan yazıların benzerini yazabilmek çok zordur oysa ki.

Değişik konularda bölük pörçük genel kültür düzeyinde bilgi sahibi olan sıradan insanlar bir yana, belli bir alanda derin uzmanlık bilgisine sahip olan kişiler bile, bu birikimlerini yazı yoluyla başkalarına aktaramamaktadırlar. Sadece yazma kabiliyeti olanlar sahip oldukları fikirleri yazı vasıtasıyla dile getirebilirler. Bu iş, kendi kendine “sanma” yada “öyle iddia etmekle” olacak iş değildir. Varsa öyle bir yeteneği ve birikimi bir insanın, o zaman, “ne güne duruyorsun!” derim. Hemen kalem ve kağıda sarılsın. Bugünden tezi yok; döksün içini, şurada burada, arkadaş ve dost ortamında sarf ettiği ve önce atmosfere sonra da uzay boşluğuna doğru savrulan sözlerini yazıya geçirip düşüncelerini ebedileştirsin ve sesinin fiziken ulaşamayacağı mesafelere ulaştırsın, yaysın.

Böyle biri varsa, dememe gerek kalmaz, kendi kendine uyanır, yazma arzusu ve azmi içinden gelir.

Bir kitabın önsözünde, önsözü kaleme alan tecrübeli yazar, kitabın genç yazarı için: “Böyle bir yetenek imkanı yok, duramaz, yazmak zorundaydı.” diyordu. Evet, ben de aynen böyle düşünüyorum. Hatta bunun bir adım ötesine de giderek, “gerçek bir yetenek imkanı yok.. bir gün birilerince mutlaka keşfedilecektir.” diyorum.

Bu arada, yazamayanların yazarlığı küçük ve sıradan-basit bir uğraş gibi görmeleri ne derece haksızlıksa, içinde bu işi gerçekten yapabileceğine inanıp da icraata geçmek yerine, işin lafazanlığıyla yetinmek de o ölçüde bilgi ve becerilerine haksızlık ve kendini harcamışlık olur, diye düşünüyorum..ves-selam...

Hiç yorum yok: