25 Mart 2008 Salı

Vergi ve Demokrasi

Bilindiği üzere, modern kitle toplumunda, ulus devletin sınırları dahilinde bulunan topraklarda yaşayan herkes, kanun gereği, o devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olmak ve bunun gerekleri olan; askerlik yapmak, vergi vermek ve diğer birtakım yükümlülükleri yerine getirmekle mükellef kılınmıştır.
Türkiye’ de demokratikleşme sürecinin ağır aksak ve sorunlu bir şekilde yürümesinin toplumumuzun yapısından kaynaklanan tarihsel, sosyal yada kültürel pek çok nedeni ile cumhuriyet ve demokrasi gibi olguların ilk başta bize yabancı, ülkemize dışarıdan ve tabandan herhangi bir talep olmaksızın tepeden inme bir biçimde oturtulmuş olması gibi pek çok açıklamasının yanında; insanların vergi verme anlayışlarından kaynaklanan başka bir sebebi daha vardır. Biz de, vergici olmamız hasebiyle, ilk etapta okuyuculara ilginç gelebilecek böylesine bir yargı ile ilgili olarak bir iki tespitimizi açıklamak istiyoruz.
Şöyle ki, bugün, Türkiye’ deki mevcut kayıt dışı düzenden dolayı ciddi bir vergi kaybı olduğunu hepimiz biliyoruz. Devlet, yatırım harcamalarının neredeyse sıfıra indirildiği bütçesindeki, diğer cari harcamaları ile faiz ödemelerine ilişkin gider kalemlerini karşılamaktan oldukça uzakta bulunan vergi gelirlerinin çok büyük bir bölümü de, mükelleflerin, öderken farkına varmadıkları KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerdir.
Literatürde daha çok adaletsiz olması yönüyle tenkit konusu edilen dolaylı vergilerin, bu noktada, insanların vatandaşlık bilincinin gelişmesi ve devlet aygıtının icraatları karşısında daha müdahil bir pozisyonda olup onu denetlemek suretiyle, devlet-vatandaş ilişkisinde katılımcı ve hesap sorulabilir çoğulcu bir demokratik düzenin tesisi konusunda; mükelleflerin beyan etmek suretiyle ve bizzat tesirini hissederek ödedikleri dolaysız vergilere nazaran daha olumsuz bir noktada bulunduğu hususu da önemlidir.
Vergi ödeyen vatandaş, duygusal olarak, ödemiş olduğu paranın takipçisi olacak ve yönetime katılması bu şekilde mümkün olabilecektir. Nasıl ki, askerlik hizmetini yapan her vatandaş, ülkenin birliği ve bağımsızlığı konusunda büyük bir hassasiyet gösteriyorsa, aynı şekilde, vergi verme konusunda da devleti ve onun icraatlarını takip edip sorgulama konusunda da hassasiyet gösterecektir. Devlet de toplumun farklı pek çok kesiminden gelen bu demokratik/katılımcı duyarlılık karşısında, uygulayacağı her türlü iç ve dış politikasında daha ölçülü ve kamuoyundan gelebilecek tepkiler karşısında sürekli eli kulağında, her an frene basmaya hazır, mutedil bir siyaset izlemek durumunda kalacaktır ki, bunun adına biz katılımcı demokrasi diyoruz.
Değilse, ülkede pek çok kimse, en temel anayasal vatandaşlık görevi olan vergi vermek gibi önemli bir vazifeyi hakkıyla ifa etmediği için, kimse, yolunda gitmeyen işler yada siyasal iktidarın ve idari birimlerin muhtemel aşırılıkları karşısında, kendinde, bunun hesabını soracak yüz bulamadığı için, Türkiye’ de biraz da bu nedenle, demokratikleşme süreci bütün iç ve dış talep ve baskılara rağmen bir türlü istenilen ivmeyi yakalayamamaktadır.

Hiç yorum yok: