28 Mart 2008 Cuma

Politikacıların En Çok Üzüldüğüm Yanları

Egemenliğin “tanrı”dan ve onun yeryüzündeki “halifesi” olarak telakki edilen monarklardan halka/millete geçmesi üzerine, bu egemenliği “halk” adına kullanan politikacı milletine dünyanın her yerinde olduğu gibi, Ülkemizde de geçmişten bugüne söylenmedik laf bırakılmaz.

Halk, önce yeryüzüne indirdiği ve sonra da kendi eline almış olduğu egemenlik hakkını pratikte “temsilen” kullandırmış olduğu politikacılar ve diğer yöneticiler hakkında her zaman acımasız davranmıştır.

Hoş, halkın politikacılar ve diğer siyasal-bürokratik liderler hakkındaki olumsuz bakış açısının yine onların kendi menfi davranış ve hareketlerinden kaynaklandığı da bir gerçek.

Ancak, toplumda eleştiri ve sosyal-kültürel baskı görmeye müstahak davranışlarda bulunanların yalnızca politikacı kesimi olmadığı gerçeği de göz ardı edilmemesi gerekir.

Ne var ki bu gerçeğin insanlar tarafından çoğu zaman göz ardı edildiğini ve başkalarına tanınan toleransın zerresini göstermediğini görüyoruz.

Hadi, politikacıların kendilerine emanet edilen kamusal erkin kötüye kullanılması ya da sair maddi kaynakların çalınıp çırpılması noktasında toplumun hassasiyet gösterip hesap sorma güdüsüyle onların üzerine gitmesini ya da böylesine hataları/suçları işleme potansiyeline sahip oldukları düşünülen bu kişilere karşı belli bir önyargı içersinde bulunulması anlayışla karşılanabilir.

Ama şahsen ben, insanların, toplumun ve devletin yönetilmesi gibi belki de en illet mesleği icra etme fedakarlığında bulundukları hususu da unutulmaması gereken politikacılarla siyasal liderlerin ve hatta üst düzey bürokratların kendi kişisel hayatlarındaki tercihlerine pervasızca saldırılması hakkını kendilerinde görüyor olmalarını hiç anlayamıyorum.

Örneğin bir şarkıcının, bir sporcunun, bir aktörün ya da iş adamının ikide bir partner değiştirmesi toplum vicdanını zedelemez. Bırakın zedelemeyi, insanlarda bu davranışları sergileyen şahıslar belli bir takdir ve hayranlık duygusu uyandırırken, bir yöneticinin ailevi en ufak bir sorun yaşaması durumunda toplumun gazabına maruz kalmaktan kurulamaz ve özellikle medya yoluyla yapılan karalama kampanyalarıyla toplum içine çıkamayacak şekilde rezil u rüsva olur.

Birer insan olarak ne farkı var halbuki bir yöneticiyle bir topçu ya da bir popçunun? Siyasetçi, yönetici ya da sanatçı olsun; fizyolojik ve psikolojik yapıları itibariyle temelde bir farkları var mıdır insanların?

Yoksa eğer..

Neden o zaman, insanlığa katkısı tartışmalı bir topçu ya da bir popçuya, bir sinema oyuncusuna özellikle cinsel hayat konusunda tercihleri ve yaşam biçimi konusundan gösterilen engin hoşgörü politik veya bürokratik liderlerden esirgeniyor?

Gerçekten hiç anlamıyorum. Bir Jack Nicholson örneğin; “şimdiye kadar iki bini aşın kadınla beraber oldum” deyince insanlar “vay be, helal olsun adama!” deyip adeta O’na imrenirken, Jack Nicholson gibilerin bu kadar çok sayıda kadınla yatıp kalkması dahil sefahet içinde bir ömür geçirmelerini temin eden kendi devletinin en tepesinde bulunan garibim Clinton, birlikte ömür tükettiği Hillary’ den, ömrünün son evresinde artık duymaya başladığı ve –allah var yani- pek de haksız sayılmadığı gayet tabii bir erkeksi his olan cinsi ülfetin etkisiyle gözüne kestirdiği memuru Monikayla gizli de olsa bir iki fantezi denemesinden haberdar olunca, celallenerek O’nu mahkeme jürileri huzurunda ve tüm dünyanın gözü önünde yerin dibine batırma konusunda pek heveskar olmuşlardır.

Bu nedenle yöneticilerin bu durumlarına cidden çok üzülüyorum.

Yöneticilerden kıskanıldığı için midir nedir..bu bakış açısı yalnız bizde değil, tüm dünya da hakimdir. Üstelik sadece şimdi değil, geçmişte de hep böyle olmuştur ve korkarım gelecekte de bu durum böyle sürüp gidecektir.

Ama, insanlardan bu noktada acizane isteğim var ki o da; bir politikacının, bir parti liderinin ya da milletvekilinin veyahut üst düzey bir kamu yöneticisinin zaman zaman nefsani hislerine yenik düşüp onu tatmine yönelik birtakım eylemlere giriştiğini duyduklarında, kendilerini onların yerine koyup, bu durumu gayet normal bir şekilde karşılamalarını ve topluma yaptıkları katkıları itibariyle çoğu zaman, milletin kahrını çeken fedakar bu zatlarla mukayese bile edilemeyecek, gösteri dünyasına mensup şöhretli figürlere tanıdıkları alicenaplığı göstermeleri ricasıdır.

Bu günlük de bu kadar.

Haydi hoşça vakit geçirmeler dostlarım!...

1 yorum:

seyyah dedi ki...

iyi ki ünlü biri değilim diyesim geldi ama, mevzu başka biliyorum.

bu konu daha cok, toplumlar arası farklılık gösteren, değer yargılarıyla ilgili bildiğiniz gibi, ama kamu vicdanı denen bu şeyin de, neyi ne şekilde değerlendireceği, yargılayacağı ya da takdir edeceği konusuda da net değil.sevgiler...