8 Mart 2008 Cumartesi

Irak Türkmenleri ve Türkiye Boşnakları

Irak meselesinin gündeme geldiği bir-iki yıldan beridir sık sık kamuoyunda dile getirilen Irak Türkmenlerinin durumu ve Türkiye’ nin onlara ilişkin politikasında yaşanan başarısızlığın nedenleri konusunda, TRT’ nin anadilde yayın kapsamında ilk olarak, Pazartesi günü Boşnak dilinde yayın yapmasına Türkiye’ de yaşayan Boşnak topluluğunun ortaya koyduğu şaşkınlık ve bu cemaatin bazı önde gelenlerinin verdikleri olumsuz tepki, akla bir iki hususu getirmektedir.

Öyle ya.. geçen bir yıl yıldan beridir Irakta Irak’ da rejimsiz ve yönetimsiz kaotik bir dönem yaşanmakta ve ülkede yaşayan bütün grup ve halklar kendi aralarında ortak bir zeminde buluşarak yeni kurulan Irak pastasından pay alma yarışına girişirken, Türkiye gibi güçlü ve üstelik kendileri ile aynı kanı taşıyan koskocaman bir ülkenin muazzam desteğine rağmen Türkmenlerin bu mücadelede esamesi bile okunmamaktadır. Hatta onların bu konudaki başarısızlıkları; özellikle Irak Milli Türkmen Cephesi çatısı altındaki Türkiye destekli parti ve örgütlerin tüm gayretlerine rağmen, Irak’ daki nüfusları 2-3 milyona baliğ olduğu söylenen Türkmen topluluğu bir araya getirerek Irak’ ın mukadderatında söz sahibi olan güçler karşısına tek bir vücut halinde çıkamadılar.

Bu duruma neden olarak pek çok etken sıralanabilir belki, ama, bunlardan hiç biri, Boşnaklar’ ın Kürtçe nedeniyle AB’ den gelen baskılar neticesinde gündeme gelen ve gökten zembille kucaklarına düşen Boşnakça yayın karşısında gösterdikleri şaşkınlık ve “bu da nereden çıktı”vari tavrın altında yatan “kendi isteğiyle asimle olma arzusu” gerçeği kadar olayı açıklayabileceğini sanmıyoruz.

Evet gerçekten de, Türkiye’ de yaşayan Boşnaklar kendilerini Türkleşme cereyanına gönüllü olarak o denli kaptırmışlar ki, devlet tarafından kendilerine bahşedilen bir lütuf karşısında hayretlerini gizleyemiyor ve bu nimet karşısında devlete ve rejime sistemin sahibi olan kesimleri bile sıkacak bir tarzda temenna edip iki büklüm oluyorlar. Hatta, gelişme karşısında şaşırıp afallamanın da ötesinde, verilen bu lütufun kendileri için o kadar da gerekli bir şey olmadığını ve haddizatında; kendi istekleri dışında verilen bu imkanın istendiğinde geri alınabileceğini bile açık açık dile getiriyorlar. Oysa aslında bu gün Türkiye’ de en az 2-3 milyon civarına Boşnak insanın yaşamakta olduğunu ve bunlardan özellikle savaş sonrası dönemde göç edenlerin önemli bir kısmının Türkçe’yi doğru düzgün konuşamadığını biliyoruz. Ama buna rağmen, Boşnaklar da, sayıları yine milyonlarla ifade edilen Çerkezler, Abhazlar, Arnavutlar, Araplar ve Gürcüler gibi, son yirmi yıl içerisinde çatışan Kürt ve Türk milliyetçilikleri arasında kendilerini güvenceye almak için, devlet aygıtını elinde bulunduran Türk etniğinden yana tavır koyarak gönüllü bir asimilasyon sürecine girmişlerdir.

Irak Türkmenlerinin bugün sergiledikleri bölük pörçük yapı ve Türkmenlik kimliği altında bir türlü bir araya gelememelerinin asıl nedeni de işte, bu topluluğun zamanında Irak toplumu içerisinde yaşamış oldukları oto-asimilasyon geçmişlerdir. Ülke nüfusunun % 15 gibi bir azınlığını teşkil etmelerine rağmen yönetimi ellerinde bulunduran Sünniler, mezhepsel hasımları Şii Araplarla ülkenin kuzeyindeki ezeli düşmanları olan Kürtleri dengelemek için zaman zaman Türkmenleri kullanma yoluna gitmişlerdir. Gerçi Bağdat’ da işbaşına gelen iktidarların bu politikalarında kimi zaman bazı sapmalar olmuş ve Türkmenlerle onlar gibi başkentle iyi geçinmeye çalışan diğer küçük gruplar da Sünni Arapların baskı ve gazabından nasiplerini almışlardır, ancak Türkmenlerin Bağdat’la sorun çıkarmamaya yönelik siyasetlerinin egemenler tarafından genelde karşılıksız bırakılmadığı ve başta, kendi fiziki varlıklarının devamının garanti edilmesi olmak üzere; sosyal ve ekonomik hayatın içinde gelişip ülkenin sivil, siyasi ve hatta askeri katmanlarına belli ölçüde nüfuz etme gibi avantajlar elde etmişler ancak bunun karşılığında, kendi milli benliklerinden, dilleri ve kimliklerinden büyük ölçüde feragat etmişlerdir. Yani, günlük huzur ve refahları için, okuyup memur olmak, ticaret yapmak, ülkede yaşayan diğer Araplarla eşit “bireysel” haklara sahip olabilmek için gönüllü bir Araplaşma sürecine girmişlerdir. Böyle bir hayat tarzı ve dünya görüşüne sahip olan Türkmenlerin Birinci Körfez Savaşı sonrasında Kürtler için kuzeyde oluşturulan güvenli bölgede kalan kısmının ise, eski Saddam rejiminden kat be kat demokratik serbestiyete dayalı bir yönetim uygulayan Kürtlerin idaresinde, kendilerine bu konuda herhangi bir baskı yapılmadığı halde, aynı mantıkla bu kez Kürtleşme temayülüne girdikleri gözlenmektedir.

Bugün için Irak Türkmenlerinin üzerinde hiçbir toplumsal ve siyasal baskı mevcut değildir. Olamaz da nitekim. Musul, Kerkük ve Haneqin gibi kentleri de topraklarına kattıktan sonra Kürtler, Türkmenlerin tarihsel olarak yoğun şekilde yaşadıkları bölgelerin büyük bir kısmını yönetimleri altında bulunduruyorlar bugün. Kürtlerin kendi bölgesel yönetimler içerisinde yaşayan Türkmenlere herhangi bir baskı yapmalar yada sosyal ve kültürel haklarını kısıtlama gibi bir yola başvurmaları mümkün değildir. Bunun iki nedeni vardır çünkü. Birincisi, Irak’ ın daha fazla karışmasına tahammülü olmayan ve bunun için ülkede yaşayan bütün gruplara karşı prensip olarak eşit mesafede durmaya özen gösteren ABD’ nin bu konudaki kararlı tutumu. Diğeri ise, söylemeye gerek yok ki, o da, sürecin başından beri olaya sahip çıkan ve gelişmeler karşısında olabildiğince müdahil bir duruş sergileyen bütün bir heybetiyle duran Türkiye faktörüdür.

Buna rağmen Türkmen topluluğu bir türlü bir araya gelerek, iktidarın paylaşıldığı Bağdat’ a “güçlü” bir şekilde gitmeye istekli görünmüyor. Hatta, sırf “demokratik racon” icabı olarak işgal yönetiminin, ülkede yaşayan halklardan biri olmaları hasebiyle, Türkiye’ nin Boşnakça yayını konusunda olduğu gibi, kendilerine “lütfen” bahşettikleri temsil hakkına rağmen, bu iş için Bağdat’ a giden Songül Çabuk gibi kişilerin, kendi etnik-grup çıkarlarını korumak için çaba göstermek yerine, sönük ve öteki grup temsilcilerinin peşinde bir kuyruk gibi takılıp kaldıklarını görüyoruz.

Boşnakça yayın vesilesiyle dün ortaya çıkan ilginç tablo, Türkmenlerin “bütün gayretlere rağmen” neden bir türlü bir araya gelemedikleri konusunda zihinlerde oluşan soruların cevaplanmasında önemli bir ilham kaynağı oluşturdu. 7/6/2004, İstanbul

1 yorum:

kadiri dedi ki...

Evet türkiye de ki boşnaklar bizim müslüman kardeşlerimiz fakat geçmişte ve şimdi sırplar tarafından öz değerleri kısıtlanmış bu millet bir nebze de olsa kürt insanlara hak vermelidir. Unutulmamalıdır ki tarih tekerrürdür.