26 Mart 2008 Çarşamba

Vergi Almak Teknik Bir Konudur, Toplumsal Bilinçlenmeyle Alakası Yoktur.

Vergi devletlerin tarihi kadar eski bir olgudur. Ancak devletin, egemenlik hakkına dayanarak hakimi bulunduğu topraklarda yaşayan insanlardan değişik kriterlere göre aldığı vergi, tarihten günümüze kadar değişik formlardan geçerek, günümüzdeki modern, karmaşık ve bilimsel şeklini almıştır.
Bugün, vergi vermek en temel vatandaşlık görevlerinin başında gelmektedir. Bizim anayasamızda da, her vatandaşın, kamu harcamalarının karşılanması amacıyla mali gücüne göre vergi vereceği yönünde bir hüküm bulunmaktadır. Bu itibarla, vergi vermek bizde de anayasal bir zorunluluk olup, bu zorunluluğun esasları kanunlarla düzenlenir
Modern kitle toplumunda bugün, geleneksel toplumdakine nazaran çok daha fazla görev üstlenmiş bulunan devlet aygıtı, bütün bu işlevlerini icra edebilmek için ihtiyaç duyduğu finansal kaynağı esas itibariyle vatandaşlarından topladığı vergi gelirleriyle karşılamak durumunda kalmaktadır. Hatta, devletin iç yada dış kaynaklardan sağladığı borçların nihai finansman yolunun da, son tahlilde, yine vergi gelirleri olduğu bir gerçektir.
Bu durum, bir kaç sene evvel yaşamış olduğu ağır ekonomik kriz nedeniyle mali iflasın eşiğinden dönen Türkiye gibi bir devlette ekonomik düzen, ülkenin istikrarı ve hatta siyasi bağımsızlığı için bile vergi gelirlerinin ne derece önemli olduğu gerçeği açıkça ortaya çıkmıştır.
Bütün bunlar, vergi konusunun ülkemizde ne kadar elzem ve öncelikli bir husus olduğunu göstermektedir. Zaten hiç kimse bunun aksini iddia etmemekte yada “ben vergimi vermem” diyememektedir. Sorun, insanların hukuken tahakkuk eden vergi edimlerini, idarenin zaafiyetinden yararlanıp kayıt dışı davranarak, kanunen tahakkuk ettirmemek suretiyle vergi kayıp ve kaçağına sebebiyet vermeleridir.
Herkes vergi gelirlerinin artırılması konusunda hem fikirdir. Ancak sıra, “vergini beyan et” demeye geldiği vakit, herkesin bu görevi başkasına yüklemek istercesine ortalıktan kaybolmanın yollarını aradığını görüyoruz. Bunda şaşılacak bir şey yoktur aslında. Her insanın içinden kaynaklanan ve adına “nefis” de denilen bu temel içgüdü nedeniyle hiç kimse, cebindeki parasını ortak ihtiyaçların karşılanmasında kullanılmak üzere çıkarıp devlete vermek istememektedir. Kişinin statüsü, mesleği yada dünya görüşü ne olursa olsun, temelde bu durum değişmemektedir.
Bırakın sıradan vergi mükelleflerini, bir ülkedeki itibarlı bir tüccar, üst düzey bir bürokrat veya maliye bakanı hatta devlet başkanı bile, üzerinde maddi yada manevi belli bir baskı hissetmediği takdirde vergi verme konusunda aynı şekilde isteksiz davranacağı kuvvetle muhtemeldir. İnsanın tabiatından kaynaklanan bu durumu değiştirmek ise neredeyse imkansızdır. Her ne kadar, zaman zaman aksi yöndeki davranışları sergileyen kişilere rastlamak mümkünse de, bu, böyle bir durumun mevcut olmadığı anlamına gelmez. Bu nedenle vatandaşları, kazançlarını doğru olarak beyan etmeye teşvik etmek için, bu işin bir etik sorunu olduğundan bahisle, onları bu konuda “şuurlandırma” gayretine girişmenin pek bir faydası olmayacaktır.
Ülkedeki vergi oranlarının yüksekliği de vergi kaybının gerçek nedeni olarak gösterilemez. Zira insanoğlu, hiçbir zaman başkalarını cebindeki paraya yada ağzındaki lokmaya ortak etmek istemez. Bunun, vergi oranlarının yüksek olmasıyla bir ilgisi bulunmamaktadır. Vakıa, vergi oranları yükseldikçe vergiye karşı direncin arttığı bilimsel bir realitedir; ancak, bu oranların yüzde bir-iki gibi düşük seviyelere indirilmesi durumunda bile, insanlar, bir süre sonra bunu da çok görecek ve vergilerini ödememek için türlü yollar aramaya başlayacaklardır.
Zaten vergi, yapısı itibariyle devletin hükümranlık hakkına dayanarak zorla almış olduğu bir olgudur. Yani, kişilerin gönül rızasıyla verdikleri bir şey değildir. İnsanların, başkalarına gönüllerinden koparak vermiş oldukları para yada benzeri değerler, halk arasında “sadaka” ve benzeri adlarla nitelendirilir ve bu şekilde yapılacak katkılarla büyük meblağları baliğ kamusal masrafların karşılanması mümkün değildir.
Bunun için, vatandaşların prensipte vermek isteyip de, beyan sırasında nefisleriyle karşı karşıya kaldıklarından dolayı, ödemekten kaçındıkları vergi verme olgusunu, “anestezik” birtakım yöntemler kullanmak suretiyle mükelleflerince hissedilen etkisinin azaltılmaya çalışılması gerekir.
Vergi gibi zora dayanan ve denetim olmaksızın insanların vermeye yanaşmayacakları bir konuda, kişilerin kazançlarını doğru olarak beyan etmelerini sağlamak için, çeşitli zafiyetlerle malul insan kaynaklı öznel denetim yerine; nesnel ve şaşmaz bir biçimde işleme garantisi olan sistemik ve teknolojik yapılardan yararlanmanın en etkili yol olduğunu düşünüyoruz.

Hiç yorum yok: