6 Nisan 2008 Pazar

Tarihi Camilerimizin Kubbelerinden Sarkıtılan Eski Usul Paslı Avizeleri Beğeniyor musunuz?

İstanbul ve benzeri bazı şehirlerdeki tarihi camileri turistik amaçlı da olsa her kesin en azından bir kez gördüğünü tahmin ediyorum.
İstanbul’ daki Sultan Ahmet, Süleymaniye ve Fatih Camileriyle Edirne’ deki Selimiye gibi tarihi yapılar, birer mabet olmanın yanında tarihi birer miras olmaları ve mimari özellikleri itibariyle her yıl yerli ve yabancı milyonlarca ziyaretçinin akınına uğrarlar.
Aralarında mimari kimi nüanslar bulunsa da saydığımız bütün bu ve bunlara benzer camiler hep aynı yapısal özelikler taşırlar.
Belli geometrik aralıklarla yerleştirilmiş devasa fil ayakları üzerine oturtulan görkemli kubbeleri, ilmek ilmek işlenmiş taş duvarları ve kanaviçe gibi baştan başa süslenmiş nakışlarıyla, izleyenlerin başını döndürerek kendilerine hayran bıraktıran ecdat yadigarı bu eserlerin durumu hakkında, Edirne’ deki Selimiye’ yi geçen günkü ziyaretim sırasında aklıma gelen bir hususu belirtmek istiyorum.
Camilerin aydınlatılmasında, iç içe geçmiş farklı çaplardaki birden çok demir çemberden oluşan eski usul avizelere aslı duran yüzlerce ampulün kullanıldığını biliyoruz. Bu çemberler onlarca zincirle camilerin kubbelerine asılı durmaktadır.
Camilerin aydınlatılmasında bu ilkel yöntemin hala kullanılıyor olmasını anlayamıyorum. Onlarca zincirle tavana, cami kubbesine asılan beş-altı paslı çemberden oluşan bu çirkin avizelerin camilerin güzelliğini ve özellikle de tepelerinde bütün ihtişamlarıyla duran o güzelim kubbelerin estetiğini bozduğunu düşünüyorum.
Camiler tarihidir diye, eski usul aydınlatma araçlarında ısrar ederek paslı demir yığınlarını cami tepelerinde sarkıtmanın anlamı yoktur oysaki.
Aydınlatma teknolojisinin büyük bir gelişme kat ettiği günümüzde, harikulade bir mimari ve görsel özelliği olan bu meşhur-tarihi camilerin ileri teknoloji ürünü aydınlatma sistemleriyle aydınlatılması şarttır.
Tüm Türkiye’ de sayıları 20-30’ u geçebileceğini zannetmediğim bu çap ve evsaftaki camilerin, belirttiğimiz şekildeki modern ve estetik aydınlatma sistemleriyle donatılmasının; bu yapıların bağlı olduğu yada bir şekilde ilişkili bulunduğu Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Diyanet İşleri Başkanlığı yahut Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinden bile karşılanabilecek ve bu camilerin görkemleri ve tarihi değerleriyle ölçülemeyecek derecede cüz’ i bir masraftan ibaret kalacağını düşünüyorum.
Başka bilemediğimiz bir sebebi yoksa eğer, bu güne kadar böyle bir icraatin yapılmamış olmasının, böyle bir fikrin ilgililerin aklına henüz gelmemiş olmasına bağlıyor ve bu konuyu kendilerine naçizane bir öneri olarak sunuyorum.

Hiç yorum yok: